eski tatil resimlerinden...
tam 2 yıl olmuş...
göynük...
pcyi çökerttim...
nasıl oldu ise...
kayıtlı pek çok şeyim yitip gitti...
hiç hatırlamadığım yeni resimler çıkageldi...
bu da onlardan biri...
30 Nisan 2009 Perşembe
24 Nisan 2009 Cuma
misal...
yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış misali...
gitmek,bir yerlere gitmek istiyorum fena şekilde...
23 nisandı,1mayıstı...
üstüste tatiller...
içim gidiyor,
ama ben gidemiyorum...
iznim yok maalesef...
eski resimleri elden geçirdim ...
bu hasankeyf fotoları...
'şimdi orda olmak vardı'dedirtti bana...
gitmek,bir yerlere gitmek istiyorum fena şekilde...
23 nisandı,1mayıstı...
üstüste tatiller...
içim gidiyor,
ama ben gidemiyorum...
iznim yok maalesef...
eski resimleri elden geçirdim ...
bu hasankeyf fotoları...
'şimdi orda olmak vardı'dedirtti bana...
23 Nisan 2009 Perşembe
...
bugün...
23 nisan...
sadece çocukların bayramı mı?
içindeki çocuk hala yaşayanlar için de bayram...
eee...
kutlu olsun o zaman...
foto.netten bi yerlerden...
22 Nisan 2009 Çarşamba
carpe diem***
***anı yakala...
***günü yakala...
***zamanın tadını çıkar...
söylemesi kolay,yaşama geçirilmesi zor olan şey...
hep dilimde olan,her zaman beceremediğim şey...
bu arada...
kırmızı A...
ne güzel duruyor o çerçevenin altında...
bayıldım.....
foto:keepcalmgallery
20 Nisan 2009 Pazartesi
kütüphane...
kütüphane düzenliyorum dedim ya...
kitap renklerini dikkate alarak düzenledim bu kez...
sonuç hemen aşağıda...
çoğu kitabı biraz kurcaladığım için
hayli uzun sürdü ...
her kitap başka bir ana,
anıya taşıdı beni...
yoruldum ama,
çok keyif aldım...
değdi doğrusu...
***
bu aşağıdakiler de netten bulduğum renklere göre düzenlenmiş kütüphaneler...
bu ikisini çok sevdim...
ben beyaz mobilya seviyorum zaten...
bu...
çok koyu geldi bana...
hatta iç karartıcı...
kitap renklerini dikkate alarak düzenledim bu kez...
sonuç hemen aşağıda...
çoğu kitabı biraz kurcaladığım için
hayli uzun sürdü ...
her kitap başka bir ana,
anıya taşıdı beni...
yoruldum ama,
çok keyif aldım...
değdi doğrusu...
***
bu aşağıdakiler de netten bulduğum renklere göre düzenlenmiş kütüphaneler...
bu ikisini çok sevdim...
ben beyaz mobilya seviyorum zaten...
bu...
çok koyu geldi bana...
hatta iç karartıcı...
19 Nisan 2009 Pazar
...
geçen yıl bu zamanlar...
taşınma hazırlığı içinde koşturup duruyorduk...
bugün de öyle bir gündü...
dün ofisi kiraya verdik...
1,5 yıldır boş duruyordu...
boş duruyordu ama,
içi tam olarak boşaltılmamıştı...
bugün boşaltmaya gittik...
garip bir ruh hali...
oraya kurarkenki heyecanlar,
içinde yaşanılanlar...
bir dolu şey düşündürdü bana...
hayat ne garip...
bitip bitip başlıyorsun yeniden...
unutulmuş notlar,kağıtlar...
kitaplar,kitaplar,kitaplar...
herşey elden geçti...
tontişte geldi...
bir dönem keyifle birlikte çalışmıştık bu ofiste...
hem duygulandık,
hem eğlendik...
bir ara gülmekten öleceğim sandım...
yorulduk,
toz içinde kaldık...
eve getirdiğim bir dolu kitap,
evrak yerleşmeyi bekliyor şimdi...
ama ben bulduklarımı didiklemek istiyorum...
hava öyle güzel ki...
ılık,güneşli...
tam bir ilkyaz günü...
bir yerlere gitmek istiyordum çok...
ama olmadı işte...
yine de buldum gidecek bir yer...
bu güzelim tatil gününde,
anılara doğru gittim ben.......
taşınma hazırlığı içinde koşturup duruyorduk...
bugün de öyle bir gündü...
dün ofisi kiraya verdik...
1,5 yıldır boş duruyordu...
boş duruyordu ama,
içi tam olarak boşaltılmamıştı...
bugün boşaltmaya gittik...
garip bir ruh hali...
oraya kurarkenki heyecanlar,
içinde yaşanılanlar...
bir dolu şey düşündürdü bana...
hayat ne garip...
bitip bitip başlıyorsun yeniden...
unutulmuş notlar,kağıtlar...
kitaplar,kitaplar,kitaplar...
herşey elden geçti...
tontişte geldi...
bir dönem keyifle birlikte çalışmıştık bu ofiste...
hem duygulandık,
hem eğlendik...
bir ara gülmekten öleceğim sandım...
yorulduk,
toz içinde kaldık...
eve getirdiğim bir dolu kitap,
evrak yerleşmeyi bekliyor şimdi...
ama ben bulduklarımı didiklemek istiyorum...
hava öyle güzel ki...
ılık,güneşli...
tam bir ilkyaz günü...
bir yerlere gitmek istiyordum çok...
ama olmadı işte...
yine de buldum gidecek bir yer...
bu güzelim tatil gününde,
anılara doğru gittim ben.......
18 Nisan 2009 Cumartesi
meraklı...
biz kalkıyoruz dedik...
-ben de kalkayım, dedi...
işte tam da o dakika boğazlamak istedim onu...
eee geldin madem otur yani...
.......
çok sık gidemiyorum kardeşime...
bugün öğle sonu için şöyle bir araya gelelim,
oturup muhabbet edelim,
yeğenim geldi onunla da özlem giderelim dedim...
öğleye kadar çalışıyorum zaten...
işten çıktım annemi arayıp sen de gel dedim...
bir araya geldik 5-10 dk.geçmedi,zırrr
komşusu geldi...
sinir oldum...
yooo özel konuşacağımız birşey yok...
ama...
her bir araya geldiğimizde olmaz ki canım...
insaf......
meraklı insanlardan hoşlanmıyorum ben...
evet...
hoş-lan-mı-yo-rummmmmm....
-ben de kalkayım, dedi...
işte tam da o dakika boğazlamak istedim onu...
eee geldin madem otur yani...
.......
çok sık gidemiyorum kardeşime...
bugün öğle sonu için şöyle bir araya gelelim,
oturup muhabbet edelim,
yeğenim geldi onunla da özlem giderelim dedim...
öğleye kadar çalışıyorum zaten...
işten çıktım annemi arayıp sen de gel dedim...
bir araya geldik 5-10 dk.geçmedi,zırrr
komşusu geldi...
sinir oldum...
yooo özel konuşacağımız birşey yok...
ama...
her bir araya geldiğimizde olmaz ki canım...
insaf......
meraklı insanlardan hoşlanmıyorum ben...
evet...
hoş-lan-mı-yo-rummmmmm....
bir deneme...
bugün bir şişe süt getirdi köyden bir hastam...
sütü kaynattım...
hadi bir sütlaç yapayım dedim...
hayatımda ilk kez sütlaç yapacam...
önce netten tarif peşine düştüm...
bu arada netin içine de düştüm tabii...
nişasta gerekiyor...muş...
eee...
evde nişasta yok...
tahmini ölçülerle,
nişastasız sütlaç nasıl olur ki???
derken...
aman yap gitsin dedim...
nişasta yok diye...
pirincini fazla koydum...
ee kıvamı iyi olsun ama di mi?
koymaz olaydım anam,koymaz olaydım,
koymaz olaydım canım,koymaz olaydım...laylay........
ben nişastasız,sulu bir şey olacak derken,
şu yukardaki taş parçası çıktı ortaya..
yooo...
fırında sütlaç değil...
daha onu denemedim...
tarçını atıldı,
soğuk olarak,
su ile birlikte servis edildi...
bir kaşık sütlaç,
ardından bir bardak su:)))
sütü kaynattım...
hadi bir sütlaç yapayım dedim...
hayatımda ilk kez sütlaç yapacam...
önce netten tarif peşine düştüm...
bu arada netin içine de düştüm tabii...
nişasta gerekiyor...muş...
eee...
evde nişasta yok...
tahmini ölçülerle,
nişastasız sütlaç nasıl olur ki???
derken...
aman yap gitsin dedim...
nişasta yok diye...
pirincini fazla koydum...
ee kıvamı iyi olsun ama di mi?
koymaz olaydım anam,koymaz olaydım,
koymaz olaydım canım,koymaz olaydım...laylay........
ben nişastasız,sulu bir şey olacak derken,
şu yukardaki taş parçası çıktı ortaya..
yooo...
fırında sütlaç değil...
daha onu denemedim...
tarçını atıldı,
soğuk olarak,
su ile birlikte servis edildi...
bir kaşık sütlaç,
ardından bir bardak su:)))
17 Nisan 2009 Cuma
gitmek...
her öğleden sonra yağmur atıştıran,
güneşli günler...
her yan yemyeşil...
her ağaç çiçeklerle bezenmiş...
inanılmaz güzel bir mevsim...
öğle arası ...
yemekten sonra hedefsiz,
rastgele dolanıyorum sokaklarda...
bir dolu ayrıntı...
bir dolu güzellik...
ama....
yetmiyor...
ben gitmek istiyorum...
bir yerlere gitmek.......
foto.michael johansson
güneşli günler...
her yan yemyeşil...
her ağaç çiçeklerle bezenmiş...
inanılmaz güzel bir mevsim...
öğle arası ...
yemekten sonra hedefsiz,
rastgele dolanıyorum sokaklarda...
bir dolu ayrıntı...
bir dolu güzellik...
ama....
yetmiyor...
ben gitmek istiyorum...
bir yerlere gitmek.......
foto.michael johansson
15 Nisan 2009 Çarşamba
bir kayıptan...
bir şeyleri kaybedip,aramaktan hiç hoşlanmıyorum...
ama oluyor işte...
böyle bir kayıp-arama yaptım biraz önce...
buldum sonunda...
veeeeeeee...
bingo...
yine bir not çıktı içinden...
geçen yıl hatırlasevgili izlerken yazdığım bir not...
bir kayıptan...
bir kayıp kuşağa...
hiç değiştirmeden ekliyorum buraya...
"hatırlasevgili...
yaşadıklarımızın yanında,
ya da hissettiklerimiz mi demeli?
nasıl da cılız ve yavan kalıyor...
nasıl bir coşku...
nasıl bir güven...
kendine,
arkadaşlarına,
geleceğe,
hayata,
herşeye sonsuz güven ...
sanki hayal kırıklığı diye birşey yok.............
ölüm...
çok uzak...
sanki ölüm diye bir şey yok.............
böyle hissediyorduk işte...
ondan mıdır,
yaşamı alt üst olmuş bunca insan kaldı geriye?
hayal kırıklığı,
çekilen bunca acı,
ölüm sessizliği,
ne yaparsak yapalım,
ne yaşarsak yaşayalım,
hiç geçmeyen eksiklik hissi
bundan mıdır?"
ama oluyor işte...
böyle bir kayıp-arama yaptım biraz önce...
buldum sonunda...
veeeeeeee...
bingo...
yine bir not çıktı içinden...
geçen yıl hatırlasevgili izlerken yazdığım bir not...
bir kayıptan...
bir kayıp kuşağa...
hiç değiştirmeden ekliyorum buraya...
"hatırlasevgili...
yaşadıklarımızın yanında,
ya da hissettiklerimiz mi demeli?
nasıl da cılız ve yavan kalıyor...
nasıl bir coşku...
nasıl bir güven...
kendine,
arkadaşlarına,
geleceğe,
hayata,
herşeye sonsuz güven ...
sanki hayal kırıklığı diye birşey yok.............
ölüm...
çok uzak...
sanki ölüm diye bir şey yok.............
böyle hissediyorduk işte...
ondan mıdır,
yaşamı alt üst olmuş bunca insan kaldı geriye?
hayal kırıklığı,
çekilen bunca acı,
ölüm sessizliği,
ne yaparsak yapalım,
ne yaşarsak yaşayalım,
hiç geçmeyen eksiklik hissi
bundan mıdır?"
14 Nisan 2009 Salı
lavanta
13 Nisan 2009 Pazartesi
....
feri sönmüş gözlerinden,
ip gibi akan yaşlarla baktı yüzüme, giderken...
-birin iki,
damlan göl olsun, dedi...
"damlan göl olsun"........
hiç duymamıştım...
oysa aynı yörenin insanıydık...
çiçekli pazenden elbisesi...
86 yaşında,
nur yüzlü bir kadın...
okuması yazması yok...
zorla yürüyor...
bir hemşire refaketinde geldi...
şikayetlerini söyledi...
muayenesi yapıldı...
muayene olurken "çocuk doğurmayın!"dedi...
üzgün,kırgın...
hayata,çocuklarına,
ille de yarım saat mesafede oturan kızına kızgın...
22 yaşında,4 çocukla dul kalmış bu kadın...
anlattı ağladı...
ağladı anlattı...
bizi de ağlattı...
ip gibi akan yaşlarla baktı yüzüme, giderken...
-birin iki,
damlan göl olsun, dedi...
"damlan göl olsun"........
hiç duymamıştım...
oysa aynı yörenin insanıydık...
çiçekli pazenden elbisesi...
86 yaşında,
nur yüzlü bir kadın...
okuması yazması yok...
zorla yürüyor...
bir hemşire refaketinde geldi...
şikayetlerini söyledi...
muayenesi yapıldı...
muayene olurken "çocuk doğurmayın!"dedi...
üzgün,kırgın...
hayata,çocuklarına,
ille de yarım saat mesafede oturan kızına kızgın...
22 yaşında,4 çocukla dul kalmış bu kadın...
anlattı ağladı...
ağladı anlattı...
bizi de ağlattı...
12 Nisan 2009 Pazar
...
güzel bir hafta geçirdim...
verimli ve keyifli...
cumartesi...
öğlen işten çıktım...
nasıl güzel bir hava...
içi ısınıyor insanın...
yolum üzerinde kurulmuş pazar...
arabayı ilk bulduğum yere park ettim...
epey yürümem gerekti ama,olsun...
rengarenkti pazar yeri...
seviyorum bu görüntüyü...
dolaştım bir süre...
nane,maydanoz kokusuna doğru gittim...
onları aldım...
aaa...
pazı...nasıl tazecik görünüyor...
o an karar verdim pazı sarmaya...
hayatımda ilk kez pazı saracaktım...
yeşil dolmalık biberler...
kırmızı biberler...
domatesler...
ve...
taze sarımsak...
sarımsak kokusundan hiç hoşlanmıyorum...
ama aldım gitti...
eve geldim...
dolabı açtım...
pişmeyi bekleyen taze fasulye var...
bakla var...
ama unutmuşum ben...
kararımdan dönmedim...
pazı sardım,biber dolma yaptım...
güzelce hazırladım herşeyi...
bakla yiyeceğini sanan kocaya,
süpriz yemek....
taze sarımsak da cabası....
pazar günü bir yerlere gidelim,
bir şeyler yapalım dedim...
ama uyku ağır bastı....
günlerdir esip duran rüzgar yok bugün...
ılık dingin bir hava...
güzel...
çok güzel...
verimli ve keyifli...
cumartesi...
öğlen işten çıktım...
nasıl güzel bir hava...
içi ısınıyor insanın...
yolum üzerinde kurulmuş pazar...
arabayı ilk bulduğum yere park ettim...
epey yürümem gerekti ama,olsun...
rengarenkti pazar yeri...
seviyorum bu görüntüyü...
dolaştım bir süre...
nane,maydanoz kokusuna doğru gittim...
onları aldım...
aaa...
pazı...nasıl tazecik görünüyor...
o an karar verdim pazı sarmaya...
hayatımda ilk kez pazı saracaktım...
yeşil dolmalık biberler...
kırmızı biberler...
domatesler...
ve...
taze sarımsak...
sarımsak kokusundan hiç hoşlanmıyorum...
ama aldım gitti...
eve geldim...
dolabı açtım...
pişmeyi bekleyen taze fasulye var...
bakla var...
ama unutmuşum ben...
kararımdan dönmedim...
pazı sardım,biber dolma yaptım...
güzelce hazırladım herşeyi...
bakla yiyeceğini sanan kocaya,
süpriz yemek....
taze sarımsak da cabası....
pazar günü bir yerlere gidelim,
bir şeyler yapalım dedim...
ama uyku ağır bastı....
günlerdir esip duran rüzgar yok bugün...
ılık dingin bir hava...
güzel...
çok güzel...
3 Nisan 2009 Cuma
gazete küpürü
sever oraya buraya notlar almayı...
ve o notlar bir yerlerde,
çoğu birarada durur...
bazan kurcalamak için çıkarır...
bazan da bir şeyler ararken pat diye önüne çıkarlar...
tıpkı bugünkü gibi...
yine başka birşeyleri ararken,
yıllardır eline geçmeyen bazı notlar buldu...
sigarasını yaktı,karıştırmaya başladı...
yıllar önce gelmiş kartlar,mektuplar...
şiirler...
okuduğu kitaplardan alıntılar...
karikatürler...
gazeteden kesilmiş küpürler...
elden geçirdi...
bir gazete küpürü...
sararmış...
baktı kenarına kıyısına,
ne tarih var,
ne de hangi gazete olduğuna dair bir belirti...
ne zaman,hangi duygularla kesilip saklanmış...
hiç bir işaret yok...
oysa bayılır,satır altlarını çizmeye...
okudu tekrar...
___"psikopatları tanıma kılavuzu"
başlık bu...
"*zeki,dayanılmaz çekicidirler.
*sosyal görünürler,ama anti-sosyaldirler.
*çıkarları için herşeyi,herkesi kullanırlar.
*utanma,suçluluk,pişmanlık duyguları yoktur.
*kendilerini haklı kılmak için,herkesi suçlarlar.
*deneyimlerinden ders almazlar.
*aklına estiği gibi hareket eder,ne yapacağı belirsizdir.
*güvenmek imkansızdır,en güvendiğin anda bir kazık atabilirler.
*içten değillerdir,çok rahat yalan söylerler.
*bencil ve sevme yeteneğinden yoksundurlar."_____
okudu...
bir kez daha okudu...
yırtıyordu ki...
durdu...
zaman zaman okunmalı diye düşündü...
sigarasından derin bir nefes aldı,
gülümsedi ve
sararmış küpürü katladı...
ve o notlar bir yerlerde,
çoğu birarada durur...
bazan kurcalamak için çıkarır...
bazan da bir şeyler ararken pat diye önüne çıkarlar...
tıpkı bugünkü gibi...
yine başka birşeyleri ararken,
yıllardır eline geçmeyen bazı notlar buldu...
sigarasını yaktı,karıştırmaya başladı...
yıllar önce gelmiş kartlar,mektuplar...
şiirler...
okuduğu kitaplardan alıntılar...
karikatürler...
gazeteden kesilmiş küpürler...
elden geçirdi...
bir gazete küpürü...
sararmış...
baktı kenarına kıyısına,
ne tarih var,
ne de hangi gazete olduğuna dair bir belirti...
ne zaman,hangi duygularla kesilip saklanmış...
hiç bir işaret yok...
oysa bayılır,satır altlarını çizmeye...
okudu tekrar...
___"psikopatları tanıma kılavuzu"
başlık bu...
"*zeki,dayanılmaz çekicidirler.
*sosyal görünürler,ama anti-sosyaldirler.
*çıkarları için herşeyi,herkesi kullanırlar.
*utanma,suçluluk,pişmanlık duyguları yoktur.
*kendilerini haklı kılmak için,herkesi suçlarlar.
*deneyimlerinden ders almazlar.
*aklına estiği gibi hareket eder,ne yapacağı belirsizdir.
*güvenmek imkansızdır,en güvendiğin anda bir kazık atabilirler.
*içten değillerdir,çok rahat yalan söylerler.
*bencil ve sevme yeteneğinden yoksundurlar."_____
okudu...
bir kez daha okudu...
yırtıyordu ki...
durdu...
zaman zaman okunmalı diye düşündü...
sigarasından derin bir nefes aldı,
gülümsedi ve
sararmış küpürü katladı...
2 Nisan 2009 Perşembe
.......
"bir cümle
belki
bir dokunuş
belki
bir eski adres
koca bir hayat dediğin
belki de
hüzünlü bir öpüş
hepsi bu
geriye dönüp baktığında
belki de
bir anlık geriye dönüşlerdir
koca bir hayat dediğin
belki de
bir telefon numarasıdır
unutup gittiğin
kimbilir"
belki
bir dokunuş
belki
bir eski adres
koca bir hayat dediğin
belki de
hüzünlü bir öpüş
hepsi bu
geriye dönüp baktığında
belki de
bir anlık geriye dönüşlerdir
koca bir hayat dediğin
belki de
bir telefon numarasıdır
unutup gittiğin
kimbilir"
1 Nisan 2009 Çarşamba
yaşam(alıntı)
"çok uzun sürecekmiş gibi gelip,
giderek hızlanan yılların ardından
ertelenmiş planların acısıyla
tükenip gitmek değildir yaşam..."
giderek hızlanan yılların ardından
ertelenmiş planların acısıyla
tükenip gitmek değildir yaşam..."